Macbook Pro Gerçekten “Pro” mu?

Başlık biraz anlamsız gelebilir fakat sanırım ne anlatmak istediğini anlamışsınızdır. Apple’ın gerçekten yüksek meblağlar karşılığında sattığı ürün veya hizmet verilen paraya değiyor mu. Bu yazıyla, bunu değerlendirmek istiyorum.


Yakın zaman önce bir yeni bir bilgisayar arayışına girdim. Eski bilgisayarıma SSD dopingi ve her türlü bakımı yapmama rağmen, hoyratça kullanılan 4 senenin ardından her açtığımda beni değiştir diye bağırmaya başlamıştı. Ayrıca oldukça ağır bir bilgisayardı, adaptörüyle beraber yaklaşık 3 kilo geliyordu. Fan sesiyle ve 60 derecelerde gezen işlemci sıcaklığıyla sonunda beni delirtmeyi başardı ve kafayı kırıp yeni bir bilgisayar almaya karar verdim. Yeni alacağım bilgisayarda aradığım nitelikler kesinlikle hafif olması, ısınmaması ve de yüksek çözünürlüklü bir ekrana sahip olmasıydı. Maalesef türkiye piyasasında bu özelliklerin hepsini bir arada  taşıyan laptop bilgisayarları bulmak çok zor ve hatta imkansız gibi. Ekran çözünürlüğü yüksekse, ağır, hafifse ekranı patates, ısınmıyorsa başka bir sorunu var vs. vs. uzunca bir laptop araştırmasında sonra artık vites değiştirip ultrabook bakmaya başladım. Ultrabooklar hem hafif, hem yüksek çözünürlüklü oluyorlardı üstelik her nekadar düşük siklet cpulardan dolayıda olsa ısınmıyorlar. Ultrabook araştırmalarımdada bir kaç model dışında bir türlü istediğim bilgisayara ulaşamadım fakat yinede oldukca sık bir eleme yaparak bir kaç modele ulaşmıştım ya dell xps 13 olmadı asus zenbook modellerinden biri yada en son olarak bir macbook pro alacaktım. zenbooklar internette dolanan kroni
k menteşe sorunu nedeniyle listemden elendi. dell xps 13 ile macbook pro arasında kaldım. En nihayetine daha yeni macbook pro alan oda arkadaşımın etkisiyle macbook almaya karar verdim gidip vatandan siparişi geçtim. Eh zaten kayış buradan koptu.

AldıkNeler oldu?

Şimdi en başta tedarikte yaşadığım sorunlardan bahsetmek istiyorum. Bilgisayarın siparişi verdikten sonra bir hafta içinde elime geçeceği söylendi fakat bu süre 10 güne kadar çıktı. Bu tamamen vatan bilgisayar kaynaklı bir durum. Zira birincisi bilgisayarı her ili dolaşa dolaşa gelen ring aracıyla göndermişler, ikinciside yanında gelen adobe photoshop elements 11’i göndermedikleri için faturayı kesip ürünü teslim edemediler. Bunlar tedarik aksaklıkları olabilir insan faktörü var işin içinde her zaman. Fakat daha alalı 19 gün olan bir bilgisayarı servise göndermek zorunda kalmaya ne demeli? Alt kapak vidalarındaki gevşeklik yüzünden kapak ses yapıyordu! Bu apple gibi bir firmada olmaması gereken bir şey bu kadar “premium” olup, böyle sıkıntılı cihazları kutudan çıkartıyorsan apple kusura bakma sen sadece boş havasın derim sana. Üstelik bilmem kaç kişi fark etti ama macbook bariz bir biçimde elektrik kaçırıyor, eğer şarj aletiyle beraber gelen avrupa tipi kısa ucu kullanırsanız kasasından elektrik çarpıyor. Yazılım kısmına gelirsek buradada haberler pek iyi değil Sierrayla beraber baya bi bocaladı apple. Sistemin takılması, kendi kendine reset atmalar vs. apple’a yakışan şeyler değil.

Hiç mi iyi yanı yok?

Biraz fazla gömdüm farkın ama bu iyi yanlarını es geçeceğim anlamına gelmiyor. Öncelikle herkesin bayıldığı trackpadden bahsetmezsem çarpılır kurbağaya dönerim. Adamlar bu işi kesinlikle oturtmuşlar. Kaydırma hareketleri ve sistem o kadar uyumlu ki baaşka bir bilgisayar kullanmaya kalktığınızda ilk başta bir bocalıyorsunuz. Ayrıca pil süresi gerçekten muazzam eğer çok ağır yük bindirecek işler yapmıyorsanız aleti 10-12 saat arası kullanmak mümkün. Ayrıca eski bir linux power useri olarak sistemin bir yerde *nix geleneğine dayalı olaması sebebiyle her zaman terminle ulaşıp istediğim gibi kullanabilmek benim için müthiş bir ek özellik. Bir de ses konusu var. Oyun açmadığınız veya lanet java programlamayla uğraşmadığınız sürece, bu bilgisayardan fan sesi gelmiyor arkadaş! En sevdiğim yanı bu oldu zaten. :)  Bu kadar şeyden bahsetmişken ekrandan bahsetmemek olmaz; Ekranı gördüyseniz anatmama gerek yok zaten gayet mükemmel olduğunu biliyorsunuz ama bilmeyenler için anlatmak gerekirse sunduğu deneyim o dandik 768p laptop ekranlarıyla kıyas kabul etmiyor. Zaten adı üstünde retina display :)

ee pro mu? değil mi?

Aceleye maal yok sayın okuyucu oraya geliyorum şimdi. saydık bitirdik gibi bize sunduklarını. Bu yazıda yazılım yarışına girmeye hiç gerek yok zaten çoğu yazılımın kendi veya alternatifi sistemde var bu nedenle burayı bir kıstas olarak almayıp geçiyorum.

Biz daha çok deneyim tarafına odaklanalım. Deneyim olarak bir windows bilgisayardan kesinlikle farklı fakat ben aradaki fiyat farkına değecek bir şey sunduğunu düşünmüyorum. Her ne kadar bazılarınız olur mu vay? Stabil o stabi diye beni taşlayacak olsada onlara hadi oradan çapkın demeyi borç bilirim :) zira tam projenin ortasında kilitlenip restart atan bir sistemin windows veya *nix tabanlı diğer bir sistemden stabil olduğunu idda etmek ancak fanboy davranışı olabilir. eh ne derler bilirsiniz fanlar yalnızca üfler... Yani efendiler sadede gelirsek eğer gerçekten benim gibi fan sesinden aşırı rahatsız olan bir manyak değilseniz, gidip biraz daha ucuz güzel bir windows bilgisayar almanızda bir sakınca yok. Paranızı daha iyi değerlendirebilirsiniz (mesela şöyle mükemmel bir iskender yiyin bursada:) )

Farkındayım bu her zamanki tarzımdan biraz daha farklı bir yazı oldu, umarım beğenmişsinizdir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

RTL-SDR ile Amatör Telsizciliğe bir Dinleyiş :)

Yeni Başlayanlar İçin Linux Rehberi

Ubuntu 20.04 ile Linux Deneyimim Üzerine Bir Deneme